RADIO
23 Haziran 2010 Çarşamba
Olmayan Sevgiliye Gerçek Mektuplar 2
Sanki mavi rengi sevmeyen bir insanın düşüncesini tam tersine çevirebilecek güçlere sahip biriydi o!
O öyle güzel bakıyordu ki hayatımda mevcut tüm sorunlar bir bakışıyla ezilip, unufak oluyorlardı. Bir an için bile olsa yanımdan geçtiğin de susup ona bakakalmak geliyordu içimden. Hep geç kalmak istiyordum uğraşacağım şeylere. Bunu yaparken ekstra bir enerji de kullanmıyordu üstelik, içinde ki inanılmaz gerçeği fark etmemiş miydi? Yoksa fark edip insanlarla bu şekilde oynuyor muydu bilinmez ama bu çok hoşuma gidiyordu. Sonra bana yöneldi, aklı ve vicdanı beni sevdi.
O gün onunla ilk karşılaştığım da çimenlerden yanıma yavaş yavaş adım attı her zaman ki gibi yüzü gene gülüyor, muhteşem yüzü gözlerimi alıyor, gözlerine bakmama izin vermeyen güneşi yansıtarak tüm bunları ağır çekim halinde izlememe neden oluyordu. Benimle sanki sihirli cümleler kuracakmış gibi konuşacakken tam, uzaklaşıyordum yanından. Uzaklaşmak istiyordum, bu kadar mükemmellik yeterdi, bu anca Alice'in harikalar diyarında olabilirdi sadece. Bu büyü, bu parıltı ve sadelik bozulmamalıydı. Kimsenin farkına varmadan geçen 60 saniyelik bu aksiyon, oracıkta bir Çita'nın yavru bir Thomson Ceylanı'nı avlaması kadar çabuk son buldu.
Çok ayrı kaldık daha sonra. Tekrar yaşamak istediğim bu sahneyi defalarca aklımdan geçirdim. Benim için ulaşılması gereken bir hedef haline geldi resmen. Günlerce onu düşündüğümü hatırlar gibiyim. Çok uzak kaldığımızı ve şuan aslında tam olarak nerede olduğunu düşünüp durduğumu dün gibi hatırlarım. O gösterişli yüzünü soldurmamasını dilediğim güzel kız, birgün hayatıma tekrar giriverdi. Yalnızca 1 - 2 hafta içinde dünyanın en büyük şelalesi kadar hızlı bir şekilde sohbet edip konuşmaya başladık. Yüzünde ki parıltı, gözlerinde ki okyanus mavisi ve her konuştuğun da başka bir dünyaya götüren kelimeleri ile tamamen kusursuz görünüyordu.
Amacıma ulaşmıştım onunla tekrar tekrar o sahneyi canlandırmış ve onun güzel sohbetine dışarıdan bir misafir değil de artık yatılı bir misafir olarak konumlandırılmıştım. Yaptığı işi bile çok sevdiğini söylemeden bunu gülerek ifade etmesi bile, benim onun ne denli keyif aldığını anlamama sebep oluyordu. Bu kadar güzellik bir insan da toplanamazdı.
Sonuna doğru çok korktum, vahşi uzaklığımız, ona karşı beslediğim aşırı ilgi, beni anlamaya çalışması, hak vermesi ve övgüleri bir yerde son bulacak, hem beni hem onu yaralayacaktı. Evet çok korktum, kaybedecek birşeyim oldu diye korktum.
Koşarcasına uzaklaştım ve sığındım bildiğim dünyaya.
Yıllar sonra bunu anlayışla karşılayıp bana tekrar sohbet imkanı sağlayan o eşsiz insanı hiçbir zaman unutmayacağım.
Hayatımda bana çok ey kattın, sen hep hayalimde ki mavi renge sahipsin. Sen hep en iyiye layıksın, sen her zaman gülesin. Bensizken de kendine iyi bakasın.
İçimde her zaman yerin olduğuna inandığın,
Dostun...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder