Hayat her şekilde ve heryerde çıkabilir insanın karşısına. Yaşamak, yaşamamak, hissedilen duygular, aldığımız nefes içtiğimiz su. Bu hayata karanlık bir delikten geldiğimiz su götürmez bir gerçek, peki neden her daim o deliğin karalıgını unutup ışıltılı bir yaşam istegine yenik düşeriz ki? Bende bilmiyorum ama çoğu insan bunu istiyor. Daha beyaz, daha altın, daha ışıltılı. Halbuki birşeyler üretmek, keyif aldığın alışkanlıklar, hobiler edinmek çok daha büyük bir artı değil midir hayatta!? İlla birşey mi kazanmak gerek? Hiçbirşey kazanma ye, iç, gez ve öl olmamalı mı biryerde de hayat! Örneğin bir çocuk 15 yaşından itibaren mi çalışmaya başlamalı bu adaletsiz dünya da? Ya da bu konuyu boşverelim yoksa günün anlam ve önemini saptıracak.
Bugün hayatlarımızın aslında istisnalar hariç çok çok küçük, paramparça ve değersiz olmadığını söylemek istiyorum. Bu şekilde düşününce insan çevresinde ki hatta belki burnunun dibinde ki bir güzellikten olabilmekte. Kendi hayatımdan da tecrübeyle sabitlenmiş bir durumdur. O yüzden arada bir sabitlenmiş tripodumuzun yerini değiştirmekte fayda var. Eğer engebesiz bir zeminse zaten hiç kıpırdatmak istemeyeceksinizdir.
Evet blog, buraya geldiğimde deli gibi yağmur yağıyordu. Tamam dün ablam evlendi, tüm şehir agladı o yüzden yagmur vardı ama bugun niye?! Üstelik sabaha şemsiyem de yok! İnşallah diner de eve kadar ıslanmam. Özenle yağtıgım seyrek saclarım yagmurda ıslandıktan sonra yapıs yapıs oluyor spreyden dolayı.
Saah 10-15 senedir görüşmediğimiz bir akrabamla facebook'tan birbirimizi ekledik ve deli gibi aralıksız 2 saat konustuk birde facebook chat'te düşün zaten kabız bir olay o.
Neyse bu kadar işte,
Bye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder